Necip Fazıl Kısakürek Hayatı, Edebi Kişiliği (Afişli)
Necip Fazıl Kısakürek Ne Zaman, Nerede Doğdu, Öldü
Ahmet Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904 günü İstanbul’da doğdu. Babası Abdülbaki Fazıl Bey, annesi ise Mediha Hanım’dır. Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1983’te vefat etti.
Necip Fazıl Kısakürek Felsefesi
yazarlar arasına katıldı.
Necip Fazıl Kısakürek Edebi Kişiliği
- Halk şiiri geleneğinden yola çıkan şair, hece ölçüsünü kullanmıştır.
- Şiirleri biçim bakımından kusursuzdur.
- Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin “mistik şairi”dir.
- Felsefeye olan ilgisiyle şiirde mistik bir anlayış ve duyuşa yönelmiştir.
- Şiirlerinde sürekli bir arayış içinde olan modern insanın arayışı ve huzursuzlukları yer alır.
- Daha sonra dinsel duyuşu yansıtan şiirler yazmıştır.
- Şiirlerinde madde-ruh tezadını, insan-evren ilişkisini; insanın iç dünyasını, tutkularını işlemiştir.
- Korku, ürpertici hayaller, vehimler onun şiirlerinde sıkça yer alan öğelerdir.
- Şiirlerinde esrarlı iç âlemini, felsefi görüşlerini; etkileyici bir anlatım, temiz ve berrak bir Türkçeyle dile getirmiştir.
- İlk şiir kitabı “Örümcek Ağı” büyük bir beğeniyle karşılanmıştır. Bu yapıttaki şiirlerinde eşyanın ve insanın bilinmeyen iç yüzünü hissettiren, ıstırabın temsilcisi olan bir şairdir.
- Ona göre toplum kandırılmıştı ve uyarılması gerekiyordu. Bu uyarıları eserlerinde görmek mümkün.
Necip Fazıl Kısakürek Sözleri
- Geçti, istemem gelmeni, yokluğunda buldum seni; bırak vehmimde gölgeni, gelme, artık neye yarar?
- Her ağızda, her telde fanilik diriltisi , sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı !!
- Ölüm herkesin başına gelir, ama geç ama erken… Ya kazanırken, ya da kazandığını yerken.
- Benim ayağımın altıda müsait başımın üstüde nerde olacağını sen belirle..
- Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.
- Gökler ağlıyor, biz ağlamışız çok mu? Bize yobaz diyorlar, haberin yok mu?
- Benim ayağımın altıda müsait başımın üstü de nerde olacağını sen belirle…
- Gençlik… Gelip geçti… Bir günlük süstü; nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
- Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti, iyi insanlar iyi atlara binip gitti.
- Yalnızım diye üzülmüyorum çünkü biliyorum, yalnız insanın ihanet edeni de olmaz…
- Gökler ağlıyor, biz ağlamışız çok mu? Bize yobaz diyorlar, haberin yok mu?
- Kimileri vardır aşkın en yücesine layıktır. Kimileri vardır aşkın en yücesini versen de, aşağılıktır.
- Ellerime uzanan dudakları tepeyim, Allah diyen gel seni ayağından öpeyim!
- Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.
- Elindeyse zamana, dur, geçme diye dayat. Bir sigara içmekten daha kısa bu hayat.
- Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
- Felsefe; çürük cevizlerle dolu bir denizde sağlam cevizi aramaktır.
Necip Fazıl Kısakürek Eserleri:
Örümcek Ağı (1925)
Kaldırımlar (1928)
Ben ve Ötesi (1932)
Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil (1933
Tohum (1935)
Beklenen (1937)
Bir Adam Yaratmak (1938)
Künye (1938)
Sabır Taşı (1940)
Namık Kemâl (1940)
Çerçeve (1940)
Para (1942)
Vatan Şairi Nâmık Kemâl (1944)
Müdafaa (1946)
Halkadan Pırıltılar (Veliler Ordusundan) (1948)
Nam (1949)
Çöle İnen Nur (İzinsiz Baskı) (1950)
101 Hadis (Büyük Doğu’nun 1951’de verdiği ek) (1951)
Maskenizi Yırtıyorum (1953)
Sonsuzluk Kervanı (1955)
Cinnet Mustatili (Yılanlı Kuyudan) (1955)
Mektubat’tan Seçmeler (1956)
At’a Senfoni (1958)
Büyük Doğu’ya DOĞRU (İdeolocya Örgüsü) (1959)
Altun Halka (Silsile) (1960)
O ki O Yüzden Varız (Çöle İnen Nur) (1961)
Çile (1962)
Her Cephesiyle Komünizm (1962)
Türkiye’de Komünizm ve Köy Enstitüleri (1962)
Ahşap Konak (Büyük Doğu’nun 1964’te verdiği ek) (1964)
Reis Bey (1964)
Siyah Pelerinli Adam (Büyük Doğu’nun 1964’te verdiği ek) (1964)
Hazret (1964)
İman ve Aksiyon (1964)
Ruh Burkuntularından Hikâyeler (1965)
Büyük Kapı (O ve Ben) (1965)
Ulu Hakan II. Abdülhamid Han (1965)
Bir Pırıltı Binbir Işık (1965)
Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar I (1966)
Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar II (1966)
Büyük Kapı’ya ek (Başbuğ Velilerden) (1966)
İki Hitabe: Ayasofya / Mehmetçik (1966)
El Mevahibü’l Ledüniyye (1967)
Vahidüddin (1968)
İdeolocya Örgüsü (1968)
Türkiye’nin Manzarası (1968)
Tanrı Kulundan Dinlediklerim I (1968)
Tanrı Kulundan Dinlediklerim II (1968)
Peygamber Halkası (1968)
1001 Çerçeve 1 (1968)
1001 Çerçeve 2 (1968)
1001 Çerçeve 3 (1968)
1001 Çerçeve 4 (1968)
1001 Çerçeve 5 (1968)
Piyeslerim(Ulu Hakan/Yunus Emre/S. P. Adam) (1969)
Müdafaalarım (1969)
Son Devrin Din Mazlumları (1969)
Sosyalizm Komünizm ve İnsanlık (1969)
Şiirlerim (1969)
Benim Gözümde Menderes (1970)
Yeniçeri (1970)
Kanlı Sarık (1970)
Hikâyelerim (1970)
Nur Harmanı (1970)
Reşahat (1971)
Senaryo Romanları (1972)
Moskof (1973)
Hazret (1973)
Esselâm (1973)
Eserleri Devamı
Hac (1973)
Çile (Nihaî Tertib) (1974)
Rabıta (1974)
Başbuğ Velilerden 33 (Altun Silsile) (1974)
O ve Ben (1974)
Bâbıâli (1975)
Hitabeler (1975)
Mukaddes Emanet (1976)
İhtilal (1976)
Sahte Kahramanlar (1976)
Veliler Ordusundan 333 (Halkadan Pırıltılar) (1976)
Rapor 1 (1976)
Rapor 2 (1976)
Yolumuz, Halimiz, Çaremiz (1977)
Rapor 3 (1977)
İbrahim Ethem (1978)
DOĞRU Yolun Sapık Kolları (1978)
Rapor 4 (1979)
Rapor 5 (1979)
Rapor 6 (1979)
Aynadaki Yalan (1980)
Rapor 7 (1980)
Rapor 8 (1980)
Rapor 9 (1980)
Rapor 10 (1980)
Rapor 11 (1980)
Rapor 12 (1980)
Rapor 13 (1980)
İman ve İslâm Atlası (1981)
Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu (1982)
Tasavvuf Bahçeleri (1983)
Kafa Kâğıdı (1984)
Hesaplaşma (1985)
Dünya Bir İnkılâp Bekliyor (1985)
Mümin (1986)
Öfke Ve Hiciv (1988)
Çerçeve 2 (1990)
Konuşmalar (1990)
Başmakalelerim 1 (1990)
Çerçeve 3 (1991)
Hücum Ve Polemik (1992)
Başmakalelerim 2 (1995)
Başmakalelerim 3 (1995)
Çerçeve 4 (1996)
Edebiyat Mahkemeleri (1997)
Çerçeve 5 (1998)
Hâdiselerin Muhasebesi 1 (1999)
Püf Noktası (2000)
Hâdiselerin Muhasebesi 1 (1999)
Püf Noktası (2000)
Bekleyen
Bayram
AFİŞİ 7800 X 10800 Çözünürlükte İNDİR
Rıfat Ilgaz Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Ahmet Hamdi Tanpınar Hayatı , Edebi Kişiliği, Sanatı ve Eserleri
Can Yücel Eserleri, Edebi Kişiliği, Hayatı
Halide Nusret Zorlutuna Eserleri, Edebi Kişiliği, Hayatı
Kaldırımlar
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi…
II
Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.
İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.
Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur…
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları…
III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.
Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.
Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.
Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan…
Henüz yorum yapılmamış.