Değerler Eğitimi

Abdurrahim Karakoçun Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri

3.457

Abdurrahim Karakoçun Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri;

Abdurrahim Karakoçun Hayatı
  • 1932’nin Nisan ayında  ahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Ekinözü (Cela) köyü’nde dünyaya geldi.
  •  Şair Bahattin Karakoç ağabeyi olur.
  • Köyünde bir süre marangozluk yaptı,
  • Belediyede muhasebeci olarak çalıştı (1958-1984), emekli olup Ankara Sincan’a yerleşti. 07 Haziran 2012 tarihinde, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde yoğun bakımda iken 80 yaşında hayata gözlerini yumdu

Abdurrahim Karakoçun Edebi Kişiliği

  • Abdurrahim Karakoç’un hem dedesi hem de babası şairdir..
  • 1958’den sonra yazdıklarını Hasan’a Mektuplar adıyla 1964’te yayımlayınca gerek halk arasında gerekse edebiyat camiasında ünü yayıldı.
  • Âşık tarzı şiir tekniğini ile şiirler yazdı.
  • Hece ölçüsüyle mahallî söz dağarcığı ve ağız özelliklerini ustalıkla kullandı.
  • Az sayıda serbest vezinli şiiri de vardır.
  • Şiirlerinin geneline batığımızda aşk ve vatan sevgisinin yanı sıra toplumsal bozuklukları da ele aldığını görmekteyiz.
  • Toplumsal aksaklıklara; mizah yüklü yergi, taşlama şiirleri dönemin gençleri arasında rağbet gördü.
  • Siyasal ve toplumsal bozuklukları eleştirdiği şiirlerinden dolayı hakkında otuza yakın dava açıldıysa da tamamından alnının akıyla çıktı. (Çünkü o her zaman doğruyu söyledi)
  • Günlük hayatımızda severek dinlediğimiz yüze yakın şiiri, türkü ve şarkı biçiminde ünlü sanatçılar tarafından  bestelendi
  • Musa Eroğlu ve Zekeriya Bozdağ’ın bestelediği o unutulmaz, efsane türkü Mihriban, Mahzunî Şerif’in bestelediği Tohdur Beğ, Hâkim Beğ, gibi eserler dönemlerine damga vurdu. Ve büyük ses getirdi.
  • Başka lehçelerde ( Türkmen) şiirleri yayınlandı
  • Kendi iadesiyle, “Dağda bayırda, ay ışığında şiirler yazdı.
  • Onun şiirlerine baktığımızda her şiirinin özü mutlak gerçeğe dayanmakta olduğunu görürüz.

Abdurrahim Karakoçun Eserleri

Vur Emri, Beşinci Mevsim,Kan Yazısı,Anadoluda Bahar Yağmur Yerden Yağar,Kar Sesi,Dosta Doğru,Gökçekimi
Abdurrahim Karakoçun hayatı

Abdurrahim Karakoçun hayatı

AFİŞİ 7800 X 10800 Çözünürlükte İNDİR

Abdurrahim Karakoç Bayramlar Bayram Ola

Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı…

Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu

Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı…

Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok

Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını
Adam “evet” dedi, sıktı dişini…

Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara

Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı
Adam “öyle” dedi, bağrında sızı…

Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Yıllar, aylar, günler erirken yasta

Yer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı
Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı!..

(Suları Islatamadım)

Abdurrahim Karakoç  İncitme

Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.

Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.

Burdayım de ararlarsa
Doğru söyle sorarlarsa
Tabutuna sararlarsa
Bayrak senden incinmesin.

İl göçsün göçtüğün vakit
Yol yansın geçtiğin vakit
Suyundan içtiğin vakit
Kaynak senden incinmesin.

Toz konmasın sakın sana
Hakkı geçer halkın sana
Gücenmesin yakın sana
Uzak senden incinmesin.

(Yasaklı Rüyalar)

Abdurrahim Karakoç  Mihriban

Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban!
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban!

Yâr deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban!

Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban!

Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban!

Boşa bağlanmamış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım kara bahtın tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban!

Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor Mihriban!

Abdurrahim Karakoç Anadolu Sevgisi

Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram, her günü düğün,
Hele yaylalara çıkılsın da gör.

Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;
Kağnılar yollarda, yoncalar dizde…
Saydıklarım damla değil denizde,
Hele bir ekinler ekilsin de gör.

Görmedin sen bizim mavi suları,
Karlar eriyince kırar yuları…
Köpük olur beyaz, sel olur sarı;
Hele taştan taşa dökülsün de gör.

Sen bizim köyleri görmedin ki hiç,
Yolları toz, çamur, evleri kerpiç.
O kirli kabukta, o en temiz iç;
Hele bir yakından bakılsın da gör.

Anlamaz, bilmezsin sen bizim halkı,
Sevgiyi bulasın, yakına gel ki…
Kalıplar gerçeği göstermez belki
Gönül perdeleri sökülsün de gör.

(Dosta Doğru)

 

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.