Değerler Eğitimi

Rapunzel Masalı, Uzun Saçlı Kızın Masalı

Rapunzel Masalı, Uzun Saçlı Kızın Masalı

Rapunzel Masalı, Uzun Saçlı Kızın Masalı;

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir kadınla kocası yaşarmış. Bu kadınla kocasının maalesef çocukları yokmuş. Bunlar  çocuk sahibi olmayı çok ama çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman derken kadın en  sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş.
Hamile olduğu bir gün penceresinden komşu evin bahçesindeki güzel çiçekleri ve bahçeye ekilmiş sebzeleri seyrederken, hamile kadının gözleri sıra sıra özenle ekilmiş özel bir tür marula takılmış. O anda amile kadın sanki büyülenmiş ve o günden sonra marullardan başka hiçbir şey düşünemez olmuş. Aklında her zaman şu soru varmış “Ya bu marullardan yerim ya da ölürüm” demiş kendi kendine. Gün geçtikçe yemeden içmeden kesilmiş, zayıfladıkça zayıflamış.

Sonunda kocası kadının bu halinden öylesine endişelenmiş, öylesine korkmuş  ki, olanca cesaretini toplayıp yandaki evin bahçe duvarına başlamış tırmanmış, duvarı aşmış bahçeye girmiş ve bir avuç marul yaprağı toplamış. Fakat, o bahçeye öyle kolay değilmiş büyük cesaret istiyormuş, çünkü o bahçe güçlü bir cadıya aitmiş.
Kadın cadının bahçesinden kocasının getirdiği marulları afiyetle yemiş ama bir avuç yaprak ona hiç yetmemiş. Kocası ertesi günün akşamı çaresiz bir şekilde cesareti toplayıp tekrar cadının bahçeye girmiş. Ama bu sefer cadı pusuya yatmış, onun bahçeye girmesini bekliyormuş.

“Bahçeme girip benim marullarımı çalmaya nasıl cesaret edersin sen!” diye ciyaklamış cadı. “Bunun hesabını vereceksin!”

Rapunzel Masalı  Devamı;

Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları nasıl canının çektiğini, onlar yüzünden nasıl yemeden içmeden kesildiğini bir bir anlatmış.
“O zaman,” demiş cadı sesini biraz daha alçaltarak, “alabilirsin, canı ne kadar çekiyorsa alabilirsin. Ama bir şartım var, bebeğiniz doğar doğmaz onu bana vereceksiniz.” Kadının kocası cadının korkusundan bu şartı hemen kabul etmiş.

Birkaç haftasonra bebek doğmuş. Daha hemen o gün cadı gelip yeni doğan bebeği almış. Bebeğe Rapunzel adını vermiş. Çünkü annesinin ne yapıp edip yemek istediği bahçedeki marul türünün adı da Rapunzel’miş.

Cadı küçük kıza çok iyi bakmış. Rapunzel oniki yaşına gelince, dünyalar güzeli bir çocuk olmuş. Cadı bir ormanın göbeğinde, yüksek bir kuleye yerleştirmiş onu. Bu kulenin hiç merdiveni yokmuş, sadece en tepesinde küçük bir penceresi varmış.

Cadı onu ziyarete geldiğinde, aşağıdan “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenirmiş. Rapunzel uzun örgülü saçlarını percereden uzatır, cadı da onun saçlarına tutuna tutuna yukarı tırmanırmış.

Bu yıllarca böyle sürüp gitmiş. Bir gün bir kralın oğlu avlanmak için ormana girmiş. Daha çok uzaktayken güzel sesli birinin söylediği şarkıyı duymuş. Ormanda atını oradan oraya sürmüş ve kuleye varmış sonunda. Fakat sağa bakmış, sola bakmış, ne merdiven görmüş ne de yukarıya çıkılacak başka bir şey.

Bu güzel sesin büyüsüne kapılan Prens, cadının kuleye nasıl çıktığını görüp öğrenene kadar hergün oraya uğrar olmuş. Ertesi gün hava kararırken, alçak bir sesle “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenirmiş. Sonrada kızın saçlarına tutunup bir çırpıda yukarı tırmanmış.

Rapunzelönce biraz korkmuş, çünkü o güne kadar cadıdan başkası gelmemiş ziyaretine. Fakat prens onu şarkı söylerken dinlediğini, sesine aşık olduğunu anlatınca korkusu yatışmış. Prens Rapunzel’e evlenme teklif etmiş, Rapunzel’de kabul etmiş, yüzü hafifce kızararak.

Ama Rapunzel’in bu yüksek kuleden kaçmasına imkan yokmuş. Akıllı kızın parlak bir fikri varmış. Prens her gelişinde yanında bir ipek çilesi getirirse, Rapunzel’de bunları birbirine ekleyerek bir merdiven yapabilirmiş.

Rapunzel Masalı Devamı

Her şey yolunda gitmiş ve cadı olanları hiç fark etmemiş. Fakat bir gün Rapunzel boş bulunup da. “Anne, Prens neden senden daha hızlı tırmanıyor saçlarıma?” diye sorunca herşey ortaya çıkmış.

“Seni rezil kız! Beni nasıl da aldattın! Ben seni dünyanın kötülüklerinden korumaya çalışıyordum!” diye bağırmaya başlamış cadı öfkeyle. Rapunzel’i tuttuğu gibi saçlarını kesmiş ve sonrada onu çok uzaklara bir çöle göndermiş. O gece cadı kalede kalıp Prensi beklemiş. Prens, “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenince. cadı Rapunzel’den kestiği saç örgüsünü uzatmış aşağıya. Prens başına neler geleceğini bilmeden yukarıya tırmanmış.

Prens kederinden kendini pencereden atmış. Fakat yere düşünce ölmemiş, yalnız kulenin dibindeki dikenler gözlerine batmış. Yıllarca gözleri kör bir halde yitirdiği Rapunzel’e gözyaşları dökerek ormanda dolaşıp durmuş ve sadece bitki kökü ve yabani yemiş yiyerek yaşamış.

Derken bir gün Rapunzel’in yaşadığı çöle varmış. Uzaklardan şarkı söyleyen tatlı bir ses gelmiş kulaklarına. “Rapunzel! Rapunzel!” diye seslenmiş. Rapunzel, prensini görünce sevinçten bir çığlık atmış ve Rapunzel’in iki damla mutluluk göz yaşı Prensin gözlerine akmış. Birden bir mucize olmuş, Prensin gözleri açılmış ve Prens görmeye başlamış. Birlikte mutlu bir şekilde Prensin ülkesine gitmişler. Orada halk onları sevinçle karşılamış. Mutlulukları ömür boyu hiç bozulmamış.

Alıntıdır………………..

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.