Değerler Eğitimi

Peygamber Efendimiz ve Kardeşlik Hukuku

Peygamber Efendimiz ve Kardeşlik Hukuku

Peygamber Efendimiz ve Kardeşlik Hukuku;

Asr-ı Saadet’in öncesinin ve sonrasının gelmiş geçmiş en şerefli en temiz insanından ve onun kardeşlik hukukundan bahsetmek; birine okyanusları anlatmaya çalışıp önüne bir bardak su koyduktan sonra işte bu suyun şu kadar katını düşün demek gibi aciz hissettiriyor insana kendini. Bir bardak su okyanusun milyarda biri olabilir ancak yazılan, hakikatin kaçta kaçıdır bilinmez.

Kardeşlik denilince fikirleri damlayan ilk damla “abi, abla”  sözcüklerinden öte değil. Ama öylesine klişeleşmemiş öylesine pırıl pırıl öylesine net iki kelime var ki kardeşliği tanımlayan: Muhacir-Ensar…Muhacir ve Ensar iki ayrı yerde iki ayrı beden olduğu hâlde neden şimdi Muhacir eksik geliyor kulağımıza Ensar olmadan? Sanki Ensar hep Muhacirini bekliyor yanına. Mal-mülk, para pul hepsi serildi önüne Muhacir’in. Ensar “al” dedi hiç düşünmeden. “Al kardeşim”. “Kardeşim” demişti Ensar muhacire. Ne kan bağı vardı aralarında ne de tanımışlık. Neydi bu denli sıcak olan? Ensar’ı eritip Muhacir’e katan? Güvenilirlik miydi? Sevgi miydi? İnsan gözünün hayatta ilk kez baktığı, gönlünün ilk kez gördüğü insana nasıl muhabbet duyabilirdi? Yardımseverlik miydi peki?

Yardımseverlik; hayatında ilk kez karşılaştığı kişiye “Malımın yarısı senindir.” diyebilen Sa’d Bin Rebi’nin yaptığı karşısında kumsaldaki bir kum tanesi gibi kalıyor. O zaman neydi onları birbirine bu kadar bağlı tutan?

Onları birbirine sımsıkı bağlamış olan zincir elbette tek halkalı olamazdı. Hem güvenilirlik, hem sevgi, hem merhamet, hem yardımseverlik hem de fedakârlık halkalarından oluşuyordu bu zincir. Zinciri Ensar ile Muhacir’e saran da Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’di. O yapar da olmaz mıydı? Allah diler de kardeşlik var olmaz mıydı anında? “Kün” dedi ve hemen oluverdi.

 Kardeşlik İslamiyet yapısının çimentosu gibidir.

Kardeşlik İslamiyet yapısının çimentosu gibidir. Çimento nasıl tuğlaları birleştirir ve birbirlerinden ayrılmasını engellerse kardeşlik de mü’minleri birleştirir, bir bütün yapar. Çimento nasıl tek bir maddeden oluşmaz ise kardeşlik de tek sebepten oluşmaz. Allah rızası vardır ilk olarak. Allah için sever karşısındakini insan. Mecnun’un aşkı nasıl büyümüş büyümüş ve Leyla’dan geçip Mevla’ya ulaşmışsa İslam’da da kardeşlik aynı şekilde Allah içindir. Allah için sever karşısındakini insan…
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Ensar ile Muhacir’i Yesrib’e ulaştığı ilk gün kardeş ilan etti. Çoğu tanımıyordu birbirini. Din kardeşiydi gelen sadece bunu biliyordu Ensar. Ama bu yetiyordu her şeyi paylaşmaya. Tarih’te böyle bir olaya İslamiyet dairesi dışında başka hiçbir yerde rastlayamazsınız zaten.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) El-Emin’di. Doğru sözlüydü, güvenilirdi. Putperestler bile mallarını emanet ederlerdi ona. Allah-u Teala’da İslam’ı emanet etmişti. Yine ve yeniden emanete hıyanet etmedi Resulullah ve en güzel şekilde korudu kolladı ve yaydı İslam’ı, kardeşliği… Öyle ki bir mü’minin mü’min  kardeşine üç günden fazla küs kalması caiz değil.

Peygamber Efendimiz ve Kardeşlik Hukuku Devamı;

Peygamber Efendimize en çok yardımcı olan onu en çok destekleyen ve peygamberimizin en güvendiği kişi amcası Hz. Hamza’ydı. Aslanlar avcısı Hamza… Uhud’da çok feci olaylar yaşanmıştı ama en kötüsü oku hedefini hiç şaşmayan Vahşi’nin yine okunun hedefini şaşmamasıydı. Resululah perişandı. Resulullah ağlıyordu, hıçkırarak ağlıyordu. Hamza’sını kaybetmişti. Kimin O’nu bu kadar üzmeye hakkı vardı?

Yıllar geçti… Hz. Hamza Peygamberimizin aklından kalbinden hiç ayrılmadı. Ancak bir gün mescidin kapısından biri girdi. Ellerini Hz. Hamza’nın kanından temizlemek, kalbini iman ile yıkamak için…Vahşi görünüyordu uzaktan. Resulullah Hamza’yı götürüyordu. Kalbinden mızraklanmış Hamza’yı. Vahşi geldi dizinin dibine Resulullah’ın. Minik çocukmuş da bir suç işlemiş gibi öndeydi başı. En zor İslamiyet’i ve hükümlerini anlatma anı yaşanıyordu. Vahşi artık tertemiz olmuştu. Tüm mü’minlerin din kardeşi olmuştu. Peygamber ona küs değildi. Sadece, “Gözümün gördüğü yerden uzak dur.” demişti ona. Hz. Vahşi sohbetlere katılıyor, Müslümanlarla selamlaşıyordu. Aynı gül ve diken misali… Gül dikene yakın olursa incinirdi. O yüzden diken çiçekten uzakta, saplardaydı. Vahşi de Peygamberden uzaktaydı… Ama ne gül dikenden ayrı olabilirdi ne de diken gülden.. Gül dikeniyle bir bütündü, sahabeler de Vahşi’yle tamamdı…

Kardeşlik hukuku böyleydi İslam’da. Beyazı siyaha, köleyi efendiye tövbe edeni katil bile olsa maktule kardeş eden…

Selime FURUNCUOĞLU

Peygamber Efendimiz ve Kardeşlik Hukuku

Değerler Eğitimi

Peygamberimiz ve Aile Hayatı

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.